Rudyard Kipling, "burası Burma" yazmıştı.  "Bildiğiniz hiç bir yere benzemez"...

Yaklaşık bir yüzyıl sonra, bu ifade hala gerçekliğini korumaktadır.   Bu yoğun biçimde ormanlık olan şimdinin Myanmar'ı, İngiliz hakimiyetinden bu yana çok az değişmiş gibi gözükmektedir.   Pek çok insan hala ulaşım için at ve at arabası kullanmaktadır, cep telefonları çalışmaz ve burada hiç bir yerde Starbucks bulamazsınız.

Ürkütücü insan hakları geçmişi sebebiyle uzun yıllar boyunca dünyanın geri kalan bölümünde izole yaşamış olan Myanmar yirmi yıldan uzun bir süre sonra ilk genel seçimlerini 2010da gerçekleştirmiştir.   Bu, her ne kadar sorunsuz bir süreç olmasa da ordu hakimiyetinden sivil demokrasiye geçişe işaret eden bir tarihtir.   Onyıllar boyunca süren yanlış yönetimler ve uluslararası piyasadan izolasyon Myanmar için dünyanın en az gelişmiş bölgelerinden biri olma sonucunu doğurmuştur.

değişim için güçlü bir arzu söz konusudur ve 2011de ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton, 50 yıllık süreç boyunca buarada bulunan ilk üst düzey B.M. görevlisi olarak Myanmar'a ziyareti ile yeni bir döneme işaret etmiştir.   Bunu, ülkenin demokrasi yanlısı muhalefet lideri olan Aung San Suu Kyi'nin ev hapsinden salıverilmesi ve nihayetinde Birmanya parlamentosuna seçilmesi takip etmiştir.   Bu zamandan beri, Barack Obama dahil pek çok ABD devlet başkanı Myanmar’ı ziyaret etmiştir.

Dünyanın en büyük tik ağacı ihracatçısı ve safir, inci, yakut ve yeşimtaşı üreticisi olan Myanmar aynı zamanda önemli bir açık deniz petrol ve doğal gaz kaynağıdır.   Harika yeryüzü şekilleri, tarihi pagodaları ve büyüleyici insanı ile Myanmar'ın dış dünyaya sunabileceği çok şeyi vardır.   Bu muhteşem ülkede zaman geçiren hiçkimse, bu deneyimini unutmayacaktır.